14.12.2018

Destansı bir direnişin anatomisi



Destansı bir direnişin anatomisi

Yaklaşık 17 aydır yağmur çamur, kar kış demeden tazminat haklarının gasp edilmesine, baskılara ve sarı sendikacılığa karşı Nakliyat-İş öncülüğünde direnen Real Market İşçilerinden Yaşar Kara yazdı…


Küresel sermayenin hızla el değiştiği, tekelleşmeninse her işkolunda doyumsuzca adeta ardında yığınla enkazlar bırakarak ezip geçtiği bir dönemde, etkiye tepki olarak doğan direnişleri tüm İşçi Sınıfı ve halkımıza tüm gerçekliği ile anlatmayı, direnen işçiler olarak kendimize bir vazife biliyoruz.

Bizler 1998 yılında Türkiye’de market işletmeciliği alanında faaliyet yapmak amacı ile Alman sermayeli Metro AG bünyesinde açılan Real Hipermarketlerin çeşitli şubelerinde çeşitli yıllarda çalışan işçileriz.

Metro AG Almanya ve Türkiye haricindeki tüm Real işletmelerini bünyesinden çıkarttı.

Bu devir veya satış ile ilgili hiçbir olumsuz geri dönüş, basına veya sosyal medyaya sızan bir haber ile karşılaşmadık.

2014 yılına geldiğimizde Türkiye’den çekilme kararı aldığı konuşulmaya başlandı.

Nitekim 2014 yılının ilk altı aylık sürecinde adı geçen birçok perakende devrine Rekabet Kurulu tarafından onay verilmezken; bir anda o güne kadar hiçbirimizin ismini duymadığı Hacı Duran Beğendik’e devir işlemi gerçekleşti.

Peki devir sürecine kadar ne mi oldu?

Bizler aynı zamanda iş yerinde Türk-İş Konfederasyonu’na bağlı Tez-Koop-İş Sendikası’nda örgütlüydük.

Ancak o da sadece kağıt üzerinde…

Ne toplu sözleşmelerde iyileşme, ne işçiyi savunma, ne temsilci seçimlerinde adalet; bunların hiçbirinden bahsetmek mümkün değildi.

Kendi temsilcilerini kendileri seçer, sesini çıkartana katlanamaz, bir şekilde işten atılması yönünde de işveren ile ortak hareket ederlerdi.

Tüm bunlar olurken öbür yandan devir süreci de kapıya dayanmıştı.


1 No’lu Şube Yönetiminden Genel Başkanına kadar süreç ile ilgili bilgi almak istesek de elimiz hep boş döndük.

Söylenen sözler;

“Arkadaşlar sözleşmeleriniz ve haklarınız devam ediyor, herhangi bir kaybınız olmayacak, eskisi gibi aynı şekilde çalışmaya devam edin.”

Aradan birkaç gün geçti Ufuk Ercan işçileri toplayıp devir durumunu anlattı.

Konuya istinaden biz de kendisine, “Biz sözleşmeyi Metro Group bünyesinde imzaladık, Beğendik kimdir, nedir tanımayız, devredilen şirket ile çalışmak istemiyoruz.” deyince; “Siz bilirsiniz, istifa edip ayrılırsınız.” diyecek kadar alçalmıştı.

Bu kadar ayrıntıya girmenin sebebi, bunların, işçi arkadaşlarımızın kendi işyerlerinde de harfiyen karşılaşabilecekleri durumlar olduğu için.

Devir durumundan sonra çok iyi şeyler olacakmış havası verilerek akıl almaz ürün siparişleri verilmeye başlandı. Depolar dolup taşıyor, toptana sürekli ürün satışı yapılıyordu.

Ardından mağaza açma girişimleri başladı.

Bu sanal hareketlilik ile iyi hava yaratarak 2015 yılında yapılan ciddi indirimler ile tüm depoları neredeyse boşaltma noktasına getirdiler.

Ürünler uçtu gitti, paralar uçtu gitti ve önümüzdeki günlerde oluşacak enkazın gıcırtıları çoktan içten içe duyulmaya başlanmıştı.

Çok geçmeden şirketin durumunun kötüye gittiği haberini aldık.

Şirketin iflas istediğini, bu talebin üzerine durumun iflas ertelemeye çevrilip şirketin başına kayyum atanması kararı verildiğini öğrendik.

Kayyum ile birlikte hızla mağaza kapatma ve daralma süreci başladı.

Birkaç ay ara ile mağazalar tek tek kapatıldı.

Peki bunlar yaşanırken Tez-Koop-İş Sendikası ne mi yapıyordu?

2016-2017 sözleşmesine attığı imza ile zaten işçilere yapabileceği en alçakça oyununu sergiledi.

*Kıdem haklarımız kaldırıldı.

*İkramiyelerimiz ve sosyal yardımlar çeke çevrildi.

*Maaşlar düzensiz yatmaya başladı.

*Mobbing süreci başladı.

*Hijyen ve yemek ihtiyaçları ilkel bir boyut aldı.

Tüm bu olumsuzluklar ile mücadele ederken iflas kararı verileceğini öğrenmemizle yeniden sarsıldık. Artık son dört mağaza kalmıştı. Ne yapacağımızı şaşırdık haliyle.

Ürünler satıldığı ölçüde alacaklarımızın ödeyeceği sözü veriliyordu, ayaklanma olmasın diye.

Ancak bizleri ikna edemediler.

Sonra Ankara Bilkent Mağazası hariç diğer üç mağazanın da kapatılma kararı verildi.

Buradaki ürünler Bilkent’te toplanıp satılacak, kapanan mağazaların işçi tazminatları oradan karşılanacaktı.

Diğer mağazalar ürünleri gönderdi, bizler sevkiyat yapılacağı gün müdürden açıklama bekledik, yapmayınca televizyon çağırıp basın açıklaması yaptık.

Ardından malkabul sahaya giderek tırların giriş çıkış yapmasına izin vermeyeceğimizi söyledik.

Birkaç saat sonra Beğendik Merkezden; kendi irademiz ile aramızdan seçeceğimiz temsilcilerin merkeze davet edildiği, sorunu aşmak ve çözüm üretmek istedikleri bilgisi geldi.

Temsilci seçtiğimiz arkadaşlar taleplerimi doğrultusunda merkeze gittiler.

Yapılan toplantıda aksayan maaşların ödeneceği, süren belirsizliğin çözüleceği hususunda sözler verilmiş, bu gelişmeler üzerine arkadaşlar toplantı sonrası direkt yanımıza gelerek, toplantı sonuçlarını bizle paylaştılar.

Her ne kadar yönetime güvenmiyor olsak da atılan olumlu adımlar nezdinde saat 22:00 ortak karar ile eylem noktasından ayrılma kararı aldık.

Ancak akşam mal kabulden yapılacak olan sevkiyat saatinde, polis ile irtibata geçerek zabıt tutulmasını istedik.

Tırlar kayıt altına alınarak sevkiyatlar gerçekleşti.

Tırların Ankara Etlik Real Mağazasına sevkiyatı, oradaki arkadaşlarımızla kurduğumuz sıkı temas sayesinde olabildiğince doğru adrese teslimine katkı sağladı.

Bu arada, toplantıda maaş ve genel durum hakkında söz veren şirketin yetkilisi, akış ve gelişmeleri sıkı takibimizden dolayı geç saatlerde istifasını yayınladı.

Verilen sözler yine havada kaldı.

Örgütlü olduğumuz Tez-Koop-İş Sendikası’nı tüm olanlar hakkında bilgilendirdik, neler yapılabileceği konusunda bilgilerine başvurmaya çalıştık.

Yanlarında bir avukat ile birlikte geldiler.

Yukarıda da belirttiğim bilgiler dahilinde sendika yönetimi ve avukata neler yapabileceğimiz hakkında çeşitli sorular yönelttik.

Ancak ne sendika yönetimi, ne de avukatından elle tutulur bir veri alamadık.

Bize aktardıkları, sıradan vatandaşın kendi imkanları ile yapabileceği başvurular ve takibi yönündeydi.

Başka bir yolun olmadığı, iflas masasına kaydımızı yaptırmamız ve süreci takip etmemiz gerektiğini söylediler.

Özetle; haklarımızı kuruşu kuruşuna alabilme mücadelesinden öte, batık bir şirketten ne koparabilirsek kârdır mantığıydı önerdikleri.

Olumsuz bir hava ve tepkilerle toplantıyı noktaladık ve Tez-Koop-İş ile bu hak mücadelesinin sürdürülemeyeceğini bir kez daha görmüş olduk.

Ertesi gün hiç vakit kaybetmeden öncü arkadaşlar ile fikir alışverişi ile durum değerlendirmesi yaptık.

Aramızdan bir arkadaşımız Nakliyat iş Sendikası’ndan bahsetti.

Ona da yakın bir arkadaşı söylemiş, bildiğiniz sendikalardan farklıdır, irtibata geçin yardımcı olurlar, demiş.

Kaybedecek başka bir şeyi olmayan, güvenilir bir liman ve çıkış yolu arayan bizler için adeta son bir şans niteliğinde fırsattı Nakliyat İş Sendikası.

Arayıp görüşme talep ettik, görüşme günü ayarlandı ve 15 kişilik bir öncü ekip ile toplantıya katıldık.

Toplantıya Nakliyat-İş Sendikası Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanğlu, sendika yönetimi ve avukatları tam kadro katıldı.

Kendi örgütlü olduğumuz Tez-Koop-İş sendikasından bambaşka bir atmosfer ile karşılaşmıştık.

Tanıştıktan sonra, süreci ve Tez-Koop-İş Sendika yönetiminin tutumunu başından sonuna tüm detayları ile anlattık, nasıl bir yol izleyebileceğimizi sorduk.

Ali Rıza Başkan, süreç hakkında biz de bir araştırma yapalım, duruma göre Metro Group’a yönelik eylem yapabiliriz, demişti.

Ayrıca işçilerin Tez-Koop-İş Sendikası’nda örgütlü olmasından dolayı, bu mücadelenin aynı sendika üzerinden daha çabuk sonuç vereceğini ve kendilerinin de bu mücadeleye sınıf dayanışması anlamında sendika olarak destek verebileceklerini ifade etmesi üzerine, öncü işçiler olarak Tez-Koop-İş seçeneğini reddederek artık Nakliyat-İş ile yürümek istediğimizi ifade ettik. Bir sonraki toplantıda görüşmek üzere toplantıyı noktaladık.

İkinci toplantıda Ali Rıza Başkan 1475/14 nolu iş yasası ve detaylarından bahsetti. Bu yasa kapsamında Metro’nun, Real’i Beğendik şirketine devrettiği sürece kadar olan kısmından sorumlu olduğunu söyledi.

Hukuki olarak da bu hakları alabileceğimizi, ancak açacağımız davaların iflas kararının bekletici neden sayılma ihtimali, arabuluculuk kapsamında haklardan feragat riski, davaların seyrine göre temyiz gibi nedenler ile yıllarca sürme durumu ortadayken direniş ile bu hakları alabileceğimizi söyledi.

Yıllarca sendika üyesi olduğumuz halde çoğumuzun ilk defa o toplantıda duymuş olduğu bu “DİRENİŞ” tanımı tam olarak neydi?

Ali Rıza Başkan, Nakliyat-İş olarak geçmişte yaptıkları ve zafer elde ettikleri Aras Kargo, Coca Cola, Zet Farma, Ursus gibi onlarca direnişi anlattı. Bizler de mücadeleye hazır olduğumuzu söyledik. Başkan; mücadeleyi sahiplenmek ve yönetmek elbette önemli, ancak daha önemli olan işçinin inanç ve kararlılığı, dedi. Ben kırk yıldır sendikal mücadele içerisindeyim, tüm direnişlerde işçinin tavrı, mücadele inancı ve kararlı duruşuna güvenirim, diğer engel gibi görünen her ne varsa benim için önemsizdir, dedi.

İşçi arkadaşlar ile görüşün, ortak karar sonrası eğer direniş derlerse sahipleniriz, dedi. İstanbul başta olmak üzere tüm Real işçileri ile irtibata geçtik ve eylem kararı aldık.

Nakliyat-İş Sendikası sahipliği ve öncülüğünde ilk eylemimizde Yenisahra Optimum Outlet önünde kortej oluşturarak, Kozyatağı Metro Market önüne sloganlar ile 300 Real işçisi yürüyerek basın açıklaması yaptık.

Hesaplarında olmayan bu işçi hareketi, kapalı kapılar ardında döndürdükleri ihaneti gün yüzüne çıkaracağı için hem Metro’yu hem de aynı ihanet içerisinde olan Tez-Koop-İş yönetimini karşı atağa geçirdi.

Nakliyat-İş Sendikası ve yönetimi hakkında işçilere kara bir propaganda süreci başlattılar. (Onlar sendika filan değil, mafya, örgüt, PKK’lı) gibi yalanlar ile direnişi bitirmek için sürekli nifak dolu bir mesai harcadılar.

Zaten sendikalara karşı güveni iyice sarsılmış olan, ayrıca OHAL sürecinde emniyetin böyle bir eylemliliğe göz açtırmayacağı algısını belleklerine kazınmaya çalışılan işçilerin Tez-Koop-İş şubede yaptığı toplantı ilede Tez-Koop-İş’in bu ihaneti belgelenmiş oldu.

Yaptıkları toplantıda açık açık şunları söylediler:

“Arkadaşlar bakın OHAL var, kimse size göz açtırmaz, gaz yersiniz, jop yersiniz, gözaltına alınırsınız, hakkınızda davalar açılır.”

“Size üzülürüz ancak, bize bir şey olmaz, bizler yine burada koltuklarımızda otururuz, hak ve konumumuz aynen devam eder.” şeklinde açıklama yapacak kadar da aşağılaştılar.

Tabii ki mücadeleye gönül veren ve öncülük eden bizler Nakliyat-İş Sendikası yönetimi ile meydanı bu ihanet odaklarına bırakmayacaktık.

Kararlılıkla, işçi arkadaşlarımız ile büyük fedakarlık ve özveriyle sürekli irtibat halinde olmaya özen gösterdik. Bir sonraki eylemimiz Güneşli Metro Genel Merkez önündeydi.

Oraya da yaklaşık 150 kişi ile gittik, yürüyüş, basın açıklaması derken, ardından tazminatlarımızı beyan eden dilekçelerimizi Metro yönetimine vermek için imzalarken süreci baltalamak için işçilerin arasına karışmış olan avukat sıfatlı bir provokatörün bazı işçileri caydırmaya yönelik girişimlerde bulunması üzerine tepki gösterdik.

Kim olduğunun sorulması üzerine kendisinin avukat olduğunu ve müvekkilleri için orada olduğunu beyan eden bu şahıs, kendisine hakaret tarzı bir söz söylenmemesine rağmen sendika yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunmuş ancak açtığı davanın üç duruşmasına dahi gelmeyerek ve tanıklığını yapan işçinin de belirtilen küfürleri duymadığını mahkemede belirtmesi üzerine maskesi alenen düşmüş oldu.

Sonra işçilerin talepleri üzerine sürecin başka bir ayağı olan Beğendik mağazalarının bulunduğu Ankara ve Kayseri’de geniş katılımlı eylemler yaptık.

Zaten Kayyım sürecinde olan ve kollanan Beğendik şirketi birkaç kez daha eylem yapsak tamamen iflas kararı açıklayacak bir hava sergiliyordu.

Beğendik eylemlerinin ardından Tez-Koop-İş yönetimi tekrar atağa geçerek, örgütlü olduğu Migros’tan içinde 500.00 TL yüklü olan Money Clup Kart tahsis ederek direnen işçilere ve direnişe katılacak işçilere Bayram Yardımı dağıtıyoruz havasıyla, direnişi baltalamaya çalıştı.

Ayrıca Real işçilerini Migros, Carrefour gibi örgütlü olduğu market yönetimleri ile işbirliği yapıp işe aldırarak, direnişe katılan sayıyı 100’ün altına düşürdü, kendini şirin gösteren bu ihaneti ile birlikte.

İşe giren ve alışveriş çeki ile mücadeleden uzaklaştırılan işçiler iflas masası kararına razı edilmiş oldu.

Tüm bu ihanet süreci devam ederken, direnişi öncelikli olarak çalışılan yılların ¾’nü kapsayan Metro Group üzerinden yürütmek sonuca ulaşma anlamında en etkili yoldu.

İstanbul’dan başlayarak Anadolu’da bir ekip, Avrupa’da bir olmak üzere Metro Mağazalarının önünde haftanın dört günü direniş başlattık.

Ciddi olumlu tepkiler aldık, kapıdan sayısız araç çevirdik, gözümüzün önünde Metro kartını yırtıp atarak bir daha alışveriş yapmam, diyen müşteriler oldu.

Zaman böyle akıp giderken daha etkili bir eylem yapma kararı aldık Nakliyat-İş Sendika yönetimi ile birlikte. 25 Kasım 2017 tarihinde Güneşli Metro Marketi yaklaşık 100 işçi işgal ettik.

Saat 10:00-16.00 aralığında marketin içerisinde yetkili gelene ve görüşme talebimiz karşılanana kadar bekleme kararı aldık.

Akabinde sayısız sivil, çevik kuvvet, yunus ekipleri- çeşitli birimlerden ekipler hazır kıta bizi bekliyordu. Ama bizler soğukkanlılığımızı koruyarak Metro yönetiminin provakasyonuna aldırış etmedik.

Saatler sonra Emniyet aracılığı ile haber geldi. Metro Toptancı Market Türkiye CEO’su Kubilay Özerkan’ın Pazartesi günü için randevu vermesi üzerine işgal eylemini sonlandırıp mağazayı terketme kararı aldık.

Çıkış esnasında güvenliklerin saldırısı üzerine ortam gerildi. Emniyetin sert müdahalesi ile gözaltına alındık. Gözaltı ifadelerimizde orada bulunma gerekçelerimizi dile getirdik ve bizler de Metro yönetimi ve güvenlikleri hakkında suç duyurusunda bulunduk.

Ancak ne hikmetse mala cana zarar vermeksizin, orada bulunma amacımızı alenen belirtmemize, Metro güvenliklerinin bize saldırdığının belgelerini delil olarak göstermemize rağmen Bakırköy Savcılığı bizim şikayetimizi değil, Metronun şikayetini işleme alıp davayı onaylamıştır.

Elbette bu hukuksuzluğa karşı sessiz kalmayacaktık.

Ertesi gün yine Metro’nun önüne gittik. Basın açıklaması esnasında tarihe geçecek bir olay yaşandı.

Metro karşımıza işçi çıkartarak hem Real işçileri hem de Nakliyat-İş Sendikası aleyhinde slogan attırdı.

Tepkilerimiz üzerine emniyet müdahale ederek bu provakatif çıkışı engelledi ve işçilerin dağılması talimatını verdi.

Gün bitiminde öğrendik ki orada bize karşı slogan attırılan Metro kıyafetli işçi görünümlü kişiler Metro’nun Sosyal-İş Sendikası’nın adamları ve tedarikçi firmaların elemanlarıymış.

Onlardan kabul etmek istemeyenlerin de bir daha mağazaya almayız tehdidi ile karşımıza çıkarıldığını kendi ağızlarından öğrendik.

Ertesi gün Sosyal-İş; Metro’nun Real işçileri ile ilgisi yoktur, şeklinde bir bildiri yayınladı.

Real işçileri sadece Metro ile mücadele etmiyor aynı zamanda SARI SENDİKACILIK ile de mücadele ediyordu.

Peki tüm bunlar oluyorken, işçiler bu kadar zulüm altında kararlılıkla mücadele veriyorken diğer sendikalar, sözde halk örgütleri, medya, muhalif ve aydın geçinen kesim nerede?

Elbette tahmin edeceğiniz gibi üç maymunu oynamaya devam ediyorlar.

Real direnişinin 500 m – 1 km ilerisindeki direnişe gelerek Real direnişini pas geçmeleri samimiyetsizliğin başlı başına bir göstergesi.

Ancak dünya bizim içimizdekiler kadar duyarsız değil, Yunanistan-İtalya-Hindistan-Filistin-İran gibi ülkeler başta olmak üzere birçok sendikadan destek ve dayanışma mesajları aldık.

Hatta 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde bu ülkelerin sendikalarından kadın temsilciler sağanak yağış altında Real Direnişçisi Kadınlar ile birlikte direndi, slogan attı.

Metro CEO’su Kubilay ÖZERKAN yasal olarak üzerimize düşen ne varsa yapmaya hazırız, demişti.

Yargıtay kararlarında görüşüne başvurulan hukuk profesörü Fevzi ŞAHLANAN tarafından Real işçilerinin durumu hakkında bilirkişi raporu da yazıldı.

Raporun içeriğinde “Metro Group’un tüzel kişiliğin aralanması ilkesi ile Metro Group’un şirketleri olan Metro Toptancı Market, Media Markt, Metro Properties’in, 2014 Haziran ayına kadar Metro Group bünyesinde olan bir diğer işletmesi Real Hipermarketlerin Beğendik şirketine devrine kadar olan çalışma süredeki Real işçilerinin haklarından sorumludur.” denmiştir.

Bu raporun hem Türkçe hem de İngilizceye çevirisi yapılarak Metro yönetimine gönderilmesine rağmen sözler tutulmadı.

Metro’nun bu sorumsuz tavrına karşılık eylemlerimizi Media Markt’a ve AVM içlerine taşıdık.

Yaklaşık dört aya yakın AVM içinde yaptığımız basın açıklamaları ciddi ses getirmeye başladı.

İlk önlem olarak her platformda reklamlar ve ciddi indirimler yapmaya başladılar.

Beklentileri karşılanmayınca bu kez de Valilik kanalını devreye sokarak güvenlik gerekçesi ile AVM içlerinde valilik kararı ile basın açıklamalarımız engellendi.

Elbette mücadelenin en başında “Ölmek var, dönmek yok” diyen bizler için bu bir engel sayılamazdı.

Bu kez de devreye alışveriş hakkından doğan özgürlüğümüzü soktuk.

Media Markt’lara giriyor, alışverişlerimizi yapıyor, kasaya geldiğimizde işleme alınan ürünlerin toplam tutarını kasiyer söylendikten sonra, Real işçisi olduğumuzu ve Metro Group haklarımızı gasp ettiği için ödeme yapamayacağımızı söylüyoruz.

Her konuda yolumuzu kesmeye çalışan Metro yönetimi bu akılcıl çıkışımıza set çekemiyor. Müşterilerden de çalışanlardan da olumlu tepkiler alıyoruz.

Bu arada Migros tarafından Uyum Marketlerin sadece mağazalarının satın alınması sonucu mağdur edilen Uyum Market işçileri Real Direnişini ve Nakliyat-İş Sendikası’nın sahiplenici tavrını görerek iletişime geçtiler.

Sekiz ay önce Uyum Market işçileri Real Market işçileri ile sınıf dayanışması örneği sergileyerek devreden Makro ve devralan Migros’a karşı direnişe başladılar.

Birlikte gelişen AVM içi ve kasa kilitleme eylemleri ile Uyum Market direnişi ciddi bir farkındalık yarattı.

Ümraniye Meydan AVM’deki güvenliklerin işçilere silah çekişi, aynı güvenliklerin emniyet ile birlikte işçilere orantısız güç uygulaması ve beraberinde yapılan gözaltılar ciddi bir farkındalık oluşturdu.

Tüm bu baskılara rağmen hız kesmeksizin yaptığımız Beylikdüzü 5M Migros işgali adeta bir dönüm noktasıydı. Ardından Anadolu Holding önünde basın açıklaması yapacağımız haberi üzerine Migros’un söz sahibi hissedarı Anadolu Holding başkanı Tuncay ÖZİLHAN devreye girerek Migros yönetimine bu işin çözülmesi yönünde talimat verdiğini söylemiştir.

Migros hukuki her zemini çok net hazırlamışken direniş gibi bir durum ile karşılaşacağını hiç hesap etmemiş olacak ki, işçileri tüm hesapların dışında tutmuştu.

Anadolu Holding’in bünyesinde olan Coca Cola direnişinden Tuncay ÖZİLHAN Ali Rıza Başkan’ı ve Nakliyat-İş Sendikası’nı gayet iyi tanır.

Uyum Market direnişinin zafere doğru ilerleyen taşları ta Coca Cola direnişinde döşenmişti.

Nitekim Migros, işçilerin alacaklarını ödemeyi kabul edip, Konkordatoda olan Makro Market’e atanan komiserden onay istemiştir.

Bu yolla da çözülemeyince ekstradan Makro Mağazası satın alarak, öncelikli olarak da Uyum Market işçilerinin haklarının ödenmesi şerhini koydurarak geçtiğimiz ay içerisinde direnişte olan 88 Uyum Market işçilerinin alacaklarının tamamının ödenmesini sağlamıştır.

Uyum Market işçileri kazandık diye Real direnişçilerini yalnız bırakmadı, hâlâ imkanlarını zorlayarak sınıf dayanışması halinde direnmeye devam ediyorlar.

Ödemelerin yapıldığı gün açıkça şu sözü de söylemişlerdi:

“Evet bizler haklarımızı aldık ama tam anlamıyla sevinemedik, bir yanımız hala buruk kaldı. Real direnişçisi kardeşlerimiz de haklarını aldığında sevincimiz tam olacak.”

Real Direnişi; her türlü baskı, yıldırma çabaları, psikolojik harp teknikleri, provakasyonlara karşı aldırış etmeksizin Nakliyat-İş Sendikası sahipliğinde 17. ayında.

Hâlâ aynı inanç, inat, kararlılık, azim, sabır ve özveri ile devam ediyor…

Bu direngenliğin temelinde ne yatıyor sorusunun cevaplarını ancak sendikaların var olma sebebini sorguladığımızda bulabiliriz.

Konuya sınıf sendikacılığı tanımı ile açıklık getirebiliriz.

Sınıf sendikacılığı; iş kolu gözetmeksizin mağdur olan tüm işçilere kucak açan, sorunlarını dinleyen, çözüm arayan, doğru yol gösteren, sahiplenen, onlarla aynı koşullarda yaşayarak onları daha iyi anlamaya çalışan, sendikacıların maaşı ortalama işçi ücretini geçmeyen, sendika imkanlarını şahsi çıkarları doğrultusunda kullanmayan, işçileri bilinçlendiren; fırsatçı karaktere sahip olanlara karşı işçiyi, emeği ve alınterini çiğnetmeyen sendikacılıktır.

İşte Ali Rıza KÜÇÜKOSMANOĞLU ve Nakliyat-İş Sendikası’nın mayası bu değerler ile yoğrulu olduğu için sahiplendiği hangi direniş olursa olsun, tek kişi dahi milyonluk yığınlardan daha yüreklidir.

Ne diyor Başkan?

“Bende Gavurdağlı inadı var, çaresi yok usta kazanacağız.”

Elbette kazanacağız Başkanım, kendini sendikacı zanneden, işçilerin alınteri ve emekleri üzerinden nemalananlar için de hesap soracağımız günler gelecek.

Belki yarın, belki yarından da yakın…

Real Market Direnişçisi

Yorum Gönder

Her Hakkı Saklıdır © 2014-2021 - Şartlar - İletişim - Hakkımızda